Bir halk ayağa kalktığında, bir sel olup akmaya başladığında, durdurulamaz bir çığ olur yıkar geçer tüm bariyerleri, engelleri. Tıpkı 12 yıl önce olduğu gibi...
2013’te Taksim’de yükselen, bir parkın çığlığı değil. "Üç beş ağaç" meselesi hiç değil. RTE şahsında cisimleşen bu baskı ve sömürü düzenine karşı işçi sınıfının, Kürt halkının, kadınların, gençliğin engel tanımaz başkaldırısıydı.
Gezi Parkı'ndaki "direniş çadırları"na yapılan huncarca baskın... O vahşet, o gözü dönmüşlük, hoyratlık... bir isyan çağrısı oldu bir anda. 31 Mayıs'ta ateşlendi fitili isyanın... Taksim Meydanı'na ulaşmak için su gibi aktı binlerce emekçi. Kuşattılar Meydanı. Gün boyu çatıştılar ele geçirmek için. Olmadı, ele geçiremedi.
İsyan bitti sandı dinci faşizm. İnsanlar galeyana geldi, sokağa çıktı, çatıştı ve bitti!.. Böyle olduğuna inandı RTE ve dinci faşist iktidar. Ama 1 Haziran'da çok daha güçlü çıktı emek cephesi sokağa. Boğaz'ın karşı yakasından yürüyüşe geçti. Taksim'e çıkan bütün sokaklarda çatışmalar alevlendi. Ve sonunda Taksim zaptedildi!
Devrimler tarihin ve emekçilerin bayramıdır. Ayaklanmalar ise arifesi. Hiçbir şey boşa gitmez toplumsal mücadele ırmağında. Birikir adım adım. Gezi, kendinden öncekilerin birikiminin sonucuydu. Tıpkı 19 Mart'ta patlak veren ayaklanmanın, Gezi ve 6-8 Ekim dahil kendinden önceki birikimlerin sonucu olması gibi.
Büyük devrimci ayaklanmalar, geleceğin ögelerini taşır bağrında. Kitlesel kahramanlık, kitle dehası, dayanışma, özgürlük... Tıpkı Gezi Parkı'nda, Taksim'de olduğu gibi. Mart Ayaklanması tüm bunların üzerinde yükseldi.
Haziran'ın yıldönümüne Mart'ın istimiyle giriyoruz. Yeni ayaklanmalara Gezi'nin, 6-8 Ekim, Mart'ın açtığı yoldan geçerek ilerliyoruz.
"Bu Daha Başlangıç” diyorduk Gezi Ayaklanması sırasında. Kavga sürüyor. Şiddetlenerek, büyüyerek...
Gezi halktır, milyonlarca emekçidir. Gezi biziz!