Bir düzeltmeyle başlamak gerekir: tekelci sermaye sınıfı ve onun politik iktidarı olarak dinci faşist iktidarın dilindeki “Terörsüz Türkiye” ifadesi, “Devrimsiz Türkiye” anlamındadır; bunu anlatıyor ve bunun için kullanılıyor.
“Devrimsiz Türkiye” yani toplumsal devrim tehlikesinin olmadığı bir Türkiye, devletin kuruluşundan beri egemen sınıfın hayalidir. Egemen sınıf olarak burjuvazinin bu hayal ve özlemi, özellikle Denizlerin, Sinanların, Mahirlerin 1971'de yaktıkları devrim ateşinden bu yana, hep varolmuştur.
Tekelci sermaye sınıfı ve emperyalist mali sermaye, ellerinin altında bulunan militarist/faşist devletlerle bu amaçlarına ulaşmak için çok şey yaptılar. Denizlerden başlayarak idamlar, katliamlar, onbinlerce insanı zindana atma, işkencelerden geçirme, köyleri yakmalar, gözaltında öldürerek “kaybetme” vb vb. sayılamayacak kadar, akla gelen her türlü vahşeti yaptılar. Sonuç? Güçlenerek devam eden bir birleşik devrim!
Nihayet, yarım asrı geçen bir süre sonunda, ulusal kurtuluş hareketi (UKH) olarak PKK'nin kendini feshettiğini ve silahlı mücadeleye son verdiğini bir Kongre ile ilan etmesiyle, bu hayal ve özlemine kavuştuğunu düşündü tekelci sermaye sınıfı. Şimdi, on yıllardır zindanda kalan bir tutsağın yaklaşan tahliyesi için gün saymaya başlaması gibi, cümle karşı devrim cephesi, tekelci sermaye sınıfı, emperyalist devletler, dinci faşist iktidar ve tüm burjuva partiler silahların fiili olarak bırakılacağı zaman için “gün sayıyorlar”.
Gün sayanlar, yukarıda saydıklarımızla sınırlı değil elbette. Burjuvaziye, her daim “tasada ve kıvançta bir” olan sosyal reformist partiler ve gelişmelerin bu noktaya gelmesi için ellerinden gelen her çabayı gösteren; şimdi her fırsatta faşist Bahçeli'nin, 2015-2016 Kent Savaşlarında Mehmet Tunç dahil, yürekli devrimcilerin üzerine kimyasal bomba yağdırma emri verenlerin elini sıkmak için sıraya giren uzlaşmacı parti de bunlar arasında.
Sınıf bilinçli devrimci öncü işçilerin, devrimci gençliğin manzarayı daha iyi görebilmesi için sosyal reformist partilerin açıklamalarından küçük bir seçki vermek istiyoruz. Elbette başı, “Komünist” Kemal Okuyan çekiyor. Şöyle diyor: “Silah bırakmanın her durumda iyi bir adım olduğu ortada. Yoksul insanlar, emekçiler arasında düşmanlık yaratan bir atmosferin ortadan kalkması olumlu bir gelişmedir.”
Bir başkası, “Kimse silahlar susmasın, barış gelmesin, savaş bitmesin demez.” diye kendinden emin konuşuyor.
Bunların bir başka “ruh ikizi” de şöyle buyuruyor: “PKK’nin 12. Kongre kararları Kürt sorununun askeri yöntemlerle değil, siyasal yöntemlerle çözümü için çok önemlidir.”
Kısa bir makale için bu kadarı yeter. Burjuvaziyle “tasada ve kıvançta” bir olan bu parti ve çevrelerin görüşlerini merak eden okurlarımız yukarıda verdiğimiz linkten okuyabilirler.
Bütün bu tayfanın “terörsüz Türkiye” dediği ve hayal ettiği, “devrimsiz Türkiye” özlemi gerçekleşir mi? Canlarını sıkacak da olsa, bu tayfaya şu yanıtı vermek zorundayız: Bu hayaliniz, bu özleminiz asla gerçekleşmeyecek! Biz ya da başkaları istediği için değil, kapitalist toplumların gelişme diyalektiği, uzlaşmaz sınıf çelişkileri, sermaye-emek çelişkisi ve mücadelesi; her ulusal baskı ulusal başkaldırıya yol açtığı için vb.vb. böyledir bu.
Devrimsiz bir kapitalist ülke her burjuva sınıfın ve her burjuvanın hayalidir. Buna, sömürünün olmadığı, “iyileştirilmiş” kapitalist toplum hayaliyle yaşayan sosyal reformist partiler dahildir, kuşkusuz. Ama hiçbir kapitalist ülke, işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki sınıf mücadelesinden kaçınamaz; bu mücadeleyi yok edemez ve dahası bu sınıf savaşının mantıki sonucuna doğru yol almasını engelleyemez. Kaçınılmaz biçimde eski toplumu yıkmaya doğru yol alan bu sınıf mücadelesi, eninde-sonunda bir devrim mücadelesidir ve silahlı biçimler dahil, mücadelenin bütün biçimlerini içermek zorundadır. Zor, yeni bir topluma gebe her eski toplumun ebesidir. Eski toplum yani kapitalist toplum mutlaka yıkılacak ve bu yıkım, zora dayalı, mücadelenin bütün biçimlerinin kullanımıyla gerçekleşecek.
Şimdi, önlerindeki çukura bakmaktan karşılarında kendilerini bekleyen tufanı göremeyen her darkafalı gibi burjuva sınıf ve onun ayakları dibinde dolaşan sosyal reformistler, “amaann canım, biz somut bir şeyden kurtuluyoruz; bunlar nazari şeyler” diyebilirler. Nazari değil de, pratik örnekler verelim de keyifleri iyice kaçsın. Bir kere, “terör” dedikleri “devrim ateşi ” UKH henüz ortada yokken, Denizler, Mahirler, Sinanlar tarafından Ankara'da, Kzıldere'de, Nurhaklar'da yakılmıştı. Ezcümle, toplumsal devrim UKH ile başlamadığı gibi, UKH ile de bitmez. Ama bu da “duru gökte çakan şimşek” misali sökün etmedi. Denizler, Mahirler, Sinanlar, 1960'lı yıllar boyunca birbirini izleyen sayısız köylü eylemi, köylülerin toprak işgali eylemi, sayısız grev, direniş, boykot ve nihayetinde görkemli 15-16 Haziran İşçi Eylemi üzerine doğdular.
Tekelci sermaye sınıfının ve onun ayakları dibinde dolaşanların keyfi yeterince kaçmadıysa, biraz daha devam edebiliriz. Örneğin, 1970'li yılların görkemli devrimci döneminde henüz UKH yok iken Kürt ulusu ulusal/toplumsal uyanışa başlamış, “Kürt-Türk Halklarının Mücadele Birliği” sloganı sokaklarda yankılamaya, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı konusunda şiddetli ideolojik-teorik tartışmalar yapılmaya; sayısız örgüt kurulmaya başlanmıştı.
Burjuva sınıfın, dinci faşist iktidarın ve onların ayakları dibinde dolaşanların keyfini kaçıracak son çarpıcı örneği verebiliriz artık. Örneğimiz, 2013 Haziran Halk Ayaklanmasıdır. Bu ayaklanma, her ayaklanma gibi, bir devrim provasıdır. Haziran Halk Ayaklanmasının dinci faşist iktidarı devirecek noktaya kadar ileri gidememesi ayrı bir konu, bu ayaklanma UKH ve hatta diğer tüm örgütlerin dışında başladı ve gelişti. 2025 Mart Ayaklanmasının dumanı ise hala tütüyor.
Kısaca, Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimi, tarihsel örneklerle gösterdiğimiz gibi UKH ile başlamadı; UKH'nin tarihin zora dayalı devrim sahnesinden çekilip başka bir platformda kendine yer bulmaya çalışmasıyla da son bulmaz. Onun için burjuvazinin, emperyalistlerin, onların ayakları dibinden ayrılmayanların “terörsüz” yani devrimsiz Türkiye hayali hiçbir zaman gerçekleşmeyecek!
Zamanı gelmiş bir devrimi hiç bir güç engelleyemez. Birleşik devrim yoluna devam edecek.